Aslında Temmuz 2021 sonunda NATO’nun Afganistan misyonu resmen bitmişti. Büyükelçiliklerin ve uluslararası organizasyonların ülkede kalabilmelerini saǧlamak için sadece az sayıda yabancı asker kalmıştı, bunların arasında ABD askerlerinin yanısıra Kabul Havalimanı’nın güvenliǧini saǧlamakla görevli Türk ve sahra hastanesini işler halde tutan Norveç askerleri vardı.
Taliban Kabil’i ele geçdikten sonra 5000 ABD askeri tahliyeler için geri döndü. Taliban’dan kaçmak için Kabil Havalimanı’nı panik halinde tıklım tıklım dolduran insanları – ellernde vizesi olanlar öncelikli olarak – tahliye operasyonunun var gücüyle sürdüǧü bir gün, 26 Aǧustos ta, İȘİD Horasan (İȘİD-H) bombalı saldırı gerçekleştirdi. 200 Afganlı ve 13 ABD askeri öldürüldü.
Kısaca – İȘİD’in Horasan nedir?
İȘİD’in Horasan kolu , (İȘİD –H) tarihta Horasan olarak adlandırılan bölgeyi, yani Iran, Afganistan, Pakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan ve hatta Hindistinan’in büyük bölümlerine ve Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ne kadar hakim olmayı hedefler. 2015’te Irak’ta kurulmuş ve Ebu Bekir al-Baǧdadî’ye baǧlılılık yemini etmiş olan bölgesel İȘİD gruplardan sadece biridir. Afganistan’da yaklaşık 2000 militanı olduǧu tahmin ediliyor. Daha önce de Afganistan’da yerel otoritelere ve güvenlik kuvvetlerine karşı yüzlerce saldırı gerçekleştirmiştir. Bazı Taliban birlikleri ve Pakistan Taliban Harketi’nden bazı gruplar İȘİD –H ortaya çıktıktan sonra, ve özellikle Körfez ülkelerinden akan paralardan faydalanmak için, saf deǧiştirip İȘİD –H’ye geçmişlerdir.
Sonunda 30 Aǧustos akşamı (Orta Avrupa Saatiyle) ABD tamamıyla Afganistan’ın başkenti Kabul’da bulunan Hamid-Karzai-Uluslararası Havalimanı’nı terkettiklerini ve hava sahasını boşalttıklarını duyurdular. Aynı gün CENTCOM Komutanı Kenneth Mc Kenzie daha önce „Afgan askerleri Taliban’a karşı kullansın“ diye – neden onca silahın Afganistan da bırakıldǧı sorusuna ABD’nin verdiǧi cevap buydu – ülkede bırakmış oldukları tüm silahları artık kullanılamaz hale getirdiklerini söyledi.
Hava araçları bir daha asla uçamayacak hale getirilmiş. Bundan sonra bir çatışma veya savaş halinde jetler, helilopterler, roketsavarlar, tanklar vs. tahrip edilmiş veya kilitlenmiş durumda. Mc Kenzie, havaalanı ekipmanlarının da kısmen geri taşındǧını, kalanın da kullanılamaz hale geritildiǧini belrtti.
18 günlük çekilme sürecinde toplam 123.000 kişi tahliye edilmişti, ama NATO’nun ve uluslararası örgütlerin yıllardır birlikte çalıştıǧı binlerce Afganlı, yüzlerce batılı ülkelerin farklı organizasyonlarda görevli vatandaşları ile beraber hala Taliban’dan kurtarılmayı bekliyor.
Mc Kenzie’nin çekilme bittikten sonra yaptıǧı açıklamaya göre 2001 -2021 arası Afganistan da ölen ABD askerinin sayısı yaklaşık 2.500, yaralananların sayısı ise 20.000 den fazla. Yirmi yılda ölen sivil Afganların sayısı ise 50.000in üzerinde. Yirmi sene içinde savaştan ölenlerin toplam sayısı 170.000.
İȘİD’in Kabul Havalimanına düzenlediǧi ve 13 ABD askerinin öldürüldüǧü saldırıdan üç gün sonra ABD’nin içinde iki İȘİD teröristin bulunduǧunu ve ve patlayıcı madde yüklü olduǧunu söylediǧi bir araca yaptİǧı misilleme IHA (Insansız Hava Aracı) saldırısında teröristlerle beraber aynı sokakta yaşayan ve aralarında 7 çocuǧun bulunduǧu 10 sivil hayatını kaybetti.
ABD’nin Afganistan da „terörle karşı savaş“ şiarıyla başlayan 20 yıllık „Afganistan’ı adam etme“ projesi böylelikle yine terörle sonuçlanmış oldu.
Sıfıra sıfır, elde var sıfır. Sovyetler Birliǧine karşı on yıl sonar (1979-1989), ABD ve NATO’ya karşı ise yirmi sonra döngü tekrar kapandı ve emperyal güçler ülkeyi terketmek zorunda kaldı, yönetim tekrar Afganların eline geçti. 1989 dan sonra olduǧu gibi yine kapıda içsavaş mı bekliyor, bilemiyoruz. Ama Afganistan’ın kuzeyinde bulunan Pencşir Vadisi’nden bu doǧrultuda sinyaller çoktan çakmaya başladı. Taliban, Pencşir Aslanı Ahmaed Șah Mesud’un oǧlu Ahmed Mesud’un komutasındaki Afganistan Ulusal Direniş Cephesi’ne (AUDC- NRFA) karşı iki gün önce galibiyetini ilan etmiş olsa da, direniş ölkenin kuteyinde halen sürüyor gibi.
Taliban’ın buruk galibiyeti
Taliban sonunda galip geldi ve Kabil’i ele geçirdikten üç hafta sonra (07.09.2021) yeni geçici hükümetini kurdu. Başbakan olarak Muhammad Hasan Akhund ilan edildi. Başbakan yardımcısı ise bugüne dek diplomatik görüşmelerde Katar’ın başkenti Doha’dan sürdürmüş olan ve hükümet lideri olma ihtimalinin daha önce yüksek görüldüǧü Molla Abdul Ghani Baradar oldu.
Bunun dışında Taliban’ın ölen veya öldürülmüş olan kurucularının oǧulları da önemli görevlere getirildi, mesela Molla Muhammed Ömer’in oǧlu şimdi Afganistan’ın savunma bakanı. Terörist Haqqani Aǧı’nın kurucusu Celaleddin Hakkani‘ nin oǧlu Siraceddin Hakkani’ye ise içişleri bakanlıǧı verildi.
Ama Afganistan’ın yeni lideri Muhammaed Hasan Akhund kim ve nasıl bir insan?
1960lı yıllarda Taliban’ın da doǧum yeri sayılan Kandahar’da doǧmuş olan Akhund İslam hakkında bir çok kitabın yazarı ve Taliban kurucusu Molla Muhammed Ömer’in yakın arkadaşıdır. Ayrıca son yirmi yıl boyunca, yakın zamanda adı medyada sıkça geçen Taliban’ın siyasi ve ruhani lideri Molla Hibetullah Ahundzade’ye çok yakın olmuştur. Uzun süre Taliban’ın iktidar merkezi be karagaâhı sayılan liderler topluluǧunun, Rahbari Șura’nın, başkanlıǧını yapmışır. 1996 -2001 Taliban hükümetinde önce dışişleri bakanlıǧı, daha sonra da başbakan yardımcısı olmuştur.
„Afganistan İslam Cumhuriyeti“, Taliban’dan sonra artık „Afganistan İslam Emirliǧi“ oldu. Isimin ortak sözcüǧü halen „İslam“. Ama bir „Cumhuriyet“in demokrasiye doǧru evrilme olasıǧı haliyle bir „Emirlik“ten fazla. Dolayısıyla „Emirlik“, şeriatla yönetilecek olan bir devlet ve topluluk olacak, Taliban’ın iddiası böyle.
Taliban’ın siyasi büro sözcüsü Muhammed Naim Vardak daha hükümet kurulmadan önce Katar’ın Doha kentinde şunları söylemişti:
„Biz, kadınların haklarına bağlıyız. Kadının eğitim, çalışma, mülkiyet ve kendi hayatını seçme hakkı var. Bu açıdan herkesin içi rahat olsun. Fakat biz durumun bir-iki günde düzeleceğini de söylemiyoruz. Biz sadece sorunların çözümü için fırsat verilmesini istiyoruz.“
25.08.2021, AA
Kadınların ve azınlıkların hakları İslam dini tarafından korunacak – nasıl korumaysa bu.
Çünkü şeriatla yönetmeye de hemen kadın haklarını kısıtlamayla başladılar. Haber merkezlerinde, kamusal kurumlarda ve bankalarda çalışan kadınlar derhal evlerine gönderildi. Dışarıya mümkün mertebe çıkmamaları salık verildi, illâ çıkmak zorunda kalırlarsa burka ile yüzlerinin dahi görülemeyeceǧi şekilde örtünerek ve yanlarında aileden en az bir erkeǧin eşliǧinde çıkma zorunluluǧu getirildi.
Yeni hükümette 33 bakan ve hükümet görevllisinin arasında tek bir kadın yok. Olsa olsa „asistan olarak görev yapabilirler“miş kadınlar. Azınlıkların da temsilcisi yok.
Son olarak kızların da okula gidebilceklerine karar verildi, fakat baştan aşaǧı örtülü olarak; okul pencerelerine de perde asılması koşuluyla.
Yer yer zorla evlendirme ve bazı kadınların „düzgün kapanmadıkları“ yüzünden infaz edildikleri haberleri ulaşmakta.
Dün (08.09.2021) Taliban, kadınların spor etkinliklerine katılmasını yasakladı.
Bu durumda LGBTI+ ların başına gelecek olanları insan düşünmek bile istemiyor…
Müzik ve resim yasak. Televizyon ve sinema yasak. Kısacası insana insan olmak, yaşamak yasak. Erkeklere ise sakal zorunluluǧu var. Daha önce de Taliban’ın hâkim olduǧu bölgelerde sakalı olmayanlara veya istenilenden daha kısa olanlara ceza kesilmişti.
Afganistan zor durumda
Böyle bir konumda Taliban hükümeti, uluslararası arenada kabul görmek, tanınmak istiyor. Amma ve lâkin dışarıya eli mahkum.
Çünkü kişi başına 4.900 YTL (Tükiye: 71.300 YTL, Almanya 400.400 YTL) ile dünyanın en fakir ülkeleri arasında. Çünkü teknik elemana ve ülkeyi kalkındırmak için eǧitimli insanlara ihtiyacı var. Ve eǧitim görmüş olanlar da – kadınıyla erkeǧiyle – Taliban korkusundan akın akın Afganistan’ı terkediyorlar.
Son yıllarda başgösteren kuraklıkta etkisini gösteriyor. Ülke nufüsunun yarısı insani yardıma muhtaç. Ayrıca şimdiye kadar Afgan halkının sadece %5i COVID-19 a karşı aşılanmış.
Öyle görünüyor ki, Taliban’ın işi zor. Iktidarda kalabilmek için şeriat çizgisinden taviz verecek mi, onu zaman gösterecek. Ben vermeye hazır olduǧunu düşünüyorum. „Yirmi sene önceki Taliban deǧiliz biz“ demelerini boşa yormamalı. Her hâlukârda Taliban’ın koskoca Afganistan’la beraber uluslararası toplumdan tecrit edilmesinden yana deǧilim. Baǧımsızlık için bu kadar mücadele vermiş olan Afgan halkı, fırsat verilirse onlara, özgürlüǧün ve demokrasinin deǧerinide yaşayarak anlayacaklar.
Afganistan düǧümünü Türkiye çözer mi?
Cumhurbaşkanı R.T. Erdoǧanın yaptıǧı gibi, Islam dininde bir ortaklıktan veya yola çıkarak veya bir nevi kültürel benzerlik algısı zorlayarak Taliban’la yakınlık kurmanın hem stratejik, hem de ahlakî açıdan doǧru olmadıǧını düşünüyorum. Üstelik bu tutum Türkiye’ye uluslararası alanda çok büyük kayıplara yol açtı. Ayrıca bu yaklaşımın ne Afganistan’a ne de Türkiye’ye bir faydası olacaktır.
Erdoǧan şöyle demişti:
„Nasıl ki ABD ile bazı görüşmeleri Taliban yaptıysa Türkiye ile çok daha rahat yapması lazım çünkü Türkiye’nin, onun inancıyla alâkalı ters bir yanı yok.“
Türkiye Cumhuriyeti ile Taliban’ın kurmak istediǧi şeriat düzeniyle ben bir benzerlik göremiyorum, bilakis.
Afganistan’a yardım edeceksek bu,Taliban’ın karşısında esneyip gevşeyerek deǧil, kale gibi insan haklarına azamî derecede saygılı ve bu baǧlamda kadın, çocuk, azınlık, emekçi ve LGBTI+ lerin haklarını el üstünde tutan, ekonomi ve siyasette demokrasiyi en üst düzeyde saǧlamış olan dini devletten ödünsüz ayıran bir cumhuriyet olarak durmakla başlar. Gerçi Türkiye’nin bu hedeflere doǧru katetmesi gereken epey yol var. O açıdan Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda kendisine dönmesini ve odaklanmasını, Afganistan’dan daha ziyade komşu ülkelerle arasını düzetlmesini, ayakları yere basan bir dış politika izlemesini isterdim.
Hiç tartışmasız saǧlanması gereken insanî yardımın dışında, Türkiye hassasiyetlerine (bak yukarı) işaret edip, yardımını koşullara baǧlayabilir.
Afganistan’a destek, Afgan halkının onurunu zedelemeden, aynı zamanda Afgan kadınlarını bu zor zamanlarda yalnız bırakmayarak, onlarla sürekli dayanışma ve iletiş içinde olarak başlar.
Dışarıdan zorla güzellik olmayacaǧını, hele Afganistan’da hiç olmayacaǧını, önce Ingiltere Krallıǧı, ardından Sovyetler Birliǧi ve son olarak ABD ve NATO artık gördüler. İçeride de zorla güzellik olmayacaǧını Taliban’a kadınlar öǧretecek.
Uluslararası camianın daTaliban’a göz kırpmadan, Afganistan’nın sırf Taliban’dan oluşmadıǧını unutmadan, Afganistan’a yardım elini uzatması gerekir. Ama şimdiye kadar Taliban hükümetini tanıma konusunda kimsenin acelesi yok.
Taliban terörist mi?
Iktidarını ancak korku ve zulüm üzerine kurabilen bir grup veya örgüt, terröristtir. Taliban’ın elinde de başka araç yok çünkü. Bir de adaletsiz, şiddet dolu dini bir ideolojisi var. Ama tüm dünyaya yayılamacılık yok. Taliban’ın İȘİD’e ve al-Kaide’ye kıyasla daha ulusal ve yerel geleneklere baǧlı olduǧu söyleniyor.
Yerele baǧlı olması Taliban’nın terörist olmadıǧı anlamına gelmez kesinlikle. Taliban,bir terör örgütüdür, evet.
Ama bir de sürekli hukukun üstünlüǧü (rule of law) iddiasında görünüp, bir Guantanamo cehennemi kuranlar var. Demokrasi götüreceǧim derken kendinden olmayanlara bir insanlık ayıbını, Abu Ghraib’i, yaşatanlar var. Usame bin Ladin’i bulunca onu yargıya sevketmek imkanı varken, yargısız infaz uygulayanlar var. Devletlerinin ve hükümetlerinin kendi yasalarına ve hattâ anayasalarına aykırı çirkin, insanlık dışı uygulamaları dünya kamusunun gözleri önüne seren, ifşa eden Julien Assange’ı, Chelsea Manning’i, Edward Snowden’ı hapis ve hattâ ölüm cezasıyla tehdit edenler ve ülkeden ülkeye, mahkemeden mahkemeye sürerek zulmedenler var. Fas’tan Pakistan’a kadar tüm bölgeyi işbirlikçilerinin yardımıyla sistematik bir şekilde sömürmek amacıyla sözümona bir“Büyük Orta Doǧu Projesi“ kapsamında dini kullanarak bölge halklarına kıyameti yaşatanlar var; insansız hava araçlarıyla terörist imha ederken sivilleri kıranlar var; bölge topluluklarının tarih sürecinde emperyalistlerin şartları altında güç bela kurdukları „organik“, emperyalizm rahat bıraksa kendiliǧinden demokrasiye doǧru evrilecek devletleri başlarına yıkarken, Afganistan’da tepeden, yapay devlet, kukla devlet projesine pervasızca trilyonları boşa harcayanlar var. Askeri-sanayi kompleksini ayakta tutabilmek için sürekli düşman yaratarak dünyayı cehenneme çevirenler var. Terörizm nedir diye soranlar, terörizmin en âlâ tanımını bu resimden çıkarabilirler.
Emperyalist devletlerin sadece savaşmak için kendi teröristini yaratma lüksü var yaşadǧımız dünyada. Kendisi demokrat, özgürlükçüdür, terrörist ise zorba, kendisi hoşgörülüdür, terörist ise zalim, kendisi iyidir, hep iyilik ister terörist ise kötüdür ve kötülükten başka birşey düşünmez, kendisi birleştirici, bütünleştiricidir, terörist ise bölücü. Ve Büyüǧüyle küçüǧüyle her emperyalistin gücünü ve düzenini ilelebet sürdürebilmesi için kendi yarattıǧı şeytana karşı mücedele etmesi gerekir onlarca. „İyi“ „kötü“ye karşı kendisini böyle korunmaya devam etmelidir. Ta ki „iyi“nin maskesi düşene kadar. Afganistan’daki durum bugün öyle. Maske düştü.
Gayriihtiyari aklıma aǧayı öldüren „Kibar Feyzo“nun mahkemede ifade verirken bütün hikayeyi ona anlattıktan sonra Hakim beye sorduǧu soru geldi: „Gayri hükmü sen ver, kurban. Suç kimde?“
Batı’nın Afganistan travmasından sonra NATO her yönüyle, kimliǧi, varlık nedeni, misyonu ve operasyonlarıyla içerde ve dışarda şiddetle sorgulanacaktır, sorgulanmalıdır. Belki bunun da ötesinde NATO orta vadede daǧılmaya gidebilir. NATO’nun günleri sayılı mı sorusunu cevaplamak için henüz erken. Ama bu olasılıǧı, hele hele Afganistan fiyaskosundan sonra, kesinlikle dışlamamak gerekir derim.
Schreibe einen Kommentar